Gündeme geldiğinden itibaren tartışmaların odak noktasında olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı ve turizm payı ile ilgili tartışmalar devam ediyor.
Turizm payına çeşitli itirazlar devam ederken, bunlardan en önemlisi turizm payı ödemesi kapsamında bulunan işletmelerin zarar halinde de ödeme yapmak mecburiyetinde olmaları.
Turizm payı ile ilgili diğer bir itiraz ve tartışma konusu da turizm sektöründe aynı faaliyeti yürüten işletmelerden Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli tesis ve işletmeler yükümlülük kapsamındayken belediye belgeli işletmelerin yükümlülük kapsamı dışında tutulmaları.
Oda TV yazarı Yusuf İleri tarafından kaleme alınan yazıda, tartışmaların odağındaki bu itirazlar Anayasa Mahkemesi kararları ışığında irdelendi.
Yusuf İleri'nin kaleme aldığı yazı şu şekilde:
''Zarar halinde de turizm payının alınması, Kanunun 6’inci maddesine dayanıyor. Zira maddede turizm payı, “gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınır.” Denilmiştir. Turizm payının net satışlar üzerinde alınması, zarar yapsa dahi işletmenin ödeme yapmasını gerektirir. Anayasa Mahkemesi’nin net satışlar üzerinde vergilendirmeye dayalı uyuşmazlığı çözen bir kararı yok. Ancak net satışları karşılayan gayrisafi hasılat eksenli vergilendirmeleri esas alan kararları mevcut.
Anayasa mahkemesi gayrisafi hasılat esasına dayalı vergilendirmeye ikili bir yaklaşımı var. Yüksek Mahkemenin belli bir iş, ticaret, sanayi ve hizmet alanında gayrisafi hasılatı esas alan mali yüklere sıcak baktığını, ancak tüm sektörleri kapsayan gayrisafi hasılat eksenli vergilendirmelere ilişkin yasa kurallarını iptal ettiğini görmekteyiz. Örneğin,13.7.1995 tarih ve E:1994/85 ve K:1995/32 sayılı içtihadında, “sanayi, ticaret ve malî alanlarda faaliyet gösteren yükümlüler yönünden anlamı değişik olduğu gerekçesiyle tüm kurumlar vergisi mükelleflerinde gayrisafi hasılatın vergiye matrah kılınmasını”Anayasanın 2’inci maddesindeki hukuk devleti ilkesiile 73’üncü maddesindeki mali güce göre vergi ödeme ilkesine aykırı bulmuştur.
Yüksek Mahkeme, 1.4.2004 tarih ve E.2003/9, K.2004/47 sayılı bir başka kararında ise; gayrisafi hasılatın yükümlülerin mali güçlerini tam olarak yansıtmadığını kabul etmiş ancak mali gücün önemli bir göstergesi olduğunu, gayrisafi hasılat ölçütünün esas alınmasının mükellefler arasında mali yükün adaletli ve dengeli dağılımına engel olmadığını belirterek Anayasa’nın 2, 10 ve 73. maddelerine aykırı olmadığına dair karar vermiştir. Yüksek Mahkeme kararına konu olan uyuşmazlıkta, 4745 sayılı Kanunun 7’inci maddesinde,kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinden elde edilen aylık gayrisafi hasılattan 6,5 oranında pay alınmasısöz konusu olmuştur. Anayasa Mahkemesi, harcı ödeyen firmaların aynı alanda hizmet vermeleri nedeniyle gayrisafi hasılatı oluşturan girdileri ile harcamalarını etkileyen faaliyetleri arasında temelde büyük farklılıklar bulunmadığı gerekçesiyle bu kararı almıştır.
Turizm payı yükümlülüğü, 13.7.1995 tarihli Anayasa Mahkemesi kararındaki uyuşmazlığa değil, 01.04.2004 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına konu olan uyuşmazlığa benzemektedir. Yani turizm payı, sadece turizm sektöründeki işletmelerin net satışlarını temel almıştır. Bu yönüyle net satışları matrah kılan turizm payının, Anayasal bir denetimde bu yönüyle sınavı geçeceğini söyleyebilirim.
Anayasa Mahkemesinin 31.10.2013 tarih , E:2013/72 ve K:2013/126 sayılı kararı, turizm payı yükümlülüğüne yöneltilen her üç eleştiriyi de hukuken karşılamaktadır. Yüksek Mahkeme, E:2013/72 ve K:2013/126 sayılı kararında;hidroelektrik santrallerinin bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde 15 oranında elektrik üretimi lisans harcı alınmasını Anayasaya uygun görmüştür. Anayasa Mahkemesi bu kararında belli faaliyetlere başlarken bu faaliyet kapsamında herhangi bir vergi öngörülmemiş olmadığı halde sonradan mali yük getirilmesini, hidrolik kaynaklara dayalı olarak üretim yapanlardan alınıp diğer kaynak türlerine dayalı olarak üretim yapanlardan alınmamasını ve bir önceki yılın gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde on beş oranında harç alınması yönünde konuyu tartışmış Kanunun Anayasaya aykırı olmadığına dair karar vermiştir.
Mükellefleri, turizm payını ihtirazi kayıt ile vermeleri yönünde çeşitli çağrılar okuyoruz. İhtirazi kayıtla beyanname vermenin yargı harçları yönünden o kadar büyük bir maliyeti yok. Ancak ihtirazi kaydın bir hikmeti harbiyesinin olabilmesi için bir kez ihtirazi kayıtla beyanname verildikten sonra konu ile ilgili yargı kararına kadar verilen tüm beyannamelerin ihtirazi kayıtla verilmesi gerektiğini belirtelim. Elbette çıkmamış candan umut kesilmez. Ancak bu çağrıları yapanların Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını okuyarak ona göre bir çıkış yolu göstermeleri halinde bundan tüm mali ve vergi dünyası yararlanmış olacaktır.''
Turizm payına çeşitli itirazlar devam ederken, bunlardan en önemlisi turizm payı ödemesi kapsamında bulunan işletmelerin zarar halinde de ödeme yapmak mecburiyetinde olmaları.
Turizm payı ile ilgili diğer bir itiraz ve tartışma konusu da turizm sektöründe aynı faaliyeti yürüten işletmelerden Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli tesis ve işletmeler yükümlülük kapsamındayken belediye belgeli işletmelerin yükümlülük kapsamı dışında tutulmaları.
Oda TV yazarı Yusuf İleri tarafından kaleme alınan yazıda, tartışmaların odağındaki bu itirazlar Anayasa Mahkemesi kararları ışığında irdelendi.
Yusuf İleri'nin kaleme aldığı yazı şu şekilde:
''Zarar halinde de turizm payının alınması, Kanunun 6’inci maddesine dayanıyor. Zira maddede turizm payı, “gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınır.” Denilmiştir. Turizm payının net satışlar üzerinde alınması, zarar yapsa dahi işletmenin ödeme yapmasını gerektirir. Anayasa Mahkemesi’nin net satışlar üzerinde vergilendirmeye dayalı uyuşmazlığı çözen bir kararı yok. Ancak net satışları karşılayan gayrisafi hasılat eksenli vergilendirmeleri esas alan kararları mevcut.
Anayasa mahkemesi gayrisafi hasılat esasına dayalı vergilendirmeye ikili bir yaklaşımı var. Yüksek Mahkemenin belli bir iş, ticaret, sanayi ve hizmet alanında gayrisafi hasılatı esas alan mali yüklere sıcak baktığını, ancak tüm sektörleri kapsayan gayrisafi hasılat eksenli vergilendirmelere ilişkin yasa kurallarını iptal ettiğini görmekteyiz. Örneğin,13.7.1995 tarih ve E:1994/85 ve K:1995/32 sayılı içtihadında, “sanayi, ticaret ve malî alanlarda faaliyet gösteren yükümlüler yönünden anlamı değişik olduğu gerekçesiyle tüm kurumlar vergisi mükelleflerinde gayrisafi hasılatın vergiye matrah kılınmasını”Anayasanın 2’inci maddesindeki hukuk devleti ilkesiile 73’üncü maddesindeki mali güce göre vergi ödeme ilkesine aykırı bulmuştur.
Yüksek Mahkeme, 1.4.2004 tarih ve E.2003/9, K.2004/47 sayılı bir başka kararında ise; gayrisafi hasılatın yükümlülerin mali güçlerini tam olarak yansıtmadığını kabul etmiş ancak mali gücün önemli bir göstergesi olduğunu, gayrisafi hasılat ölçütünün esas alınmasının mükellefler arasında mali yükün adaletli ve dengeli dağılımına engel olmadığını belirterek Anayasa’nın 2, 10 ve 73. maddelerine aykırı olmadığına dair karar vermiştir. Yüksek Mahkeme kararına konu olan uyuşmazlıkta, 4745 sayılı Kanunun 7’inci maddesinde,kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinden elde edilen aylık gayrisafi hasılattan 6,5 oranında pay alınmasısöz konusu olmuştur. Anayasa Mahkemesi, harcı ödeyen firmaların aynı alanda hizmet vermeleri nedeniyle gayrisafi hasılatı oluşturan girdileri ile harcamalarını etkileyen faaliyetleri arasında temelde büyük farklılıklar bulunmadığı gerekçesiyle bu kararı almıştır.
Turizm payı yükümlülüğü, 13.7.1995 tarihli Anayasa Mahkemesi kararındaki uyuşmazlığa değil, 01.04.2004 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına konu olan uyuşmazlığa benzemektedir. Yani turizm payı, sadece turizm sektöründeki işletmelerin net satışlarını temel almıştır. Bu yönüyle net satışları matrah kılan turizm payının, Anayasal bir denetimde bu yönüyle sınavı geçeceğini söyleyebilirim.
Anayasa Mahkemesinin 31.10.2013 tarih , E:2013/72 ve K:2013/126 sayılı kararı, turizm payı yükümlülüğüne yöneltilen her üç eleştiriyi de hukuken karşılamaktadır. Yüksek Mahkeme, E:2013/72 ve K:2013/126 sayılı kararında;hidroelektrik santrallerinin bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde 15 oranında elektrik üretimi lisans harcı alınmasını Anayasaya uygun görmüştür. Anayasa Mahkemesi bu kararında belli faaliyetlere başlarken bu faaliyet kapsamında herhangi bir vergi öngörülmemiş olmadığı halde sonradan mali yük getirilmesini, hidrolik kaynaklara dayalı olarak üretim yapanlardan alınıp diğer kaynak türlerine dayalı olarak üretim yapanlardan alınmamasını ve bir önceki yılın gayrisafi iş hasılatı üzerinden binde on beş oranında harç alınması yönünde konuyu tartışmış Kanunun Anayasaya aykırı olmadığına dair karar vermiştir.
Mükellefleri, turizm payını ihtirazi kayıt ile vermeleri yönünde çeşitli çağrılar okuyoruz. İhtirazi kayıtla beyanname vermenin yargı harçları yönünden o kadar büyük bir maliyeti yok. Ancak ihtirazi kaydın bir hikmeti harbiyesinin olabilmesi için bir kez ihtirazi kayıtla beyanname verildikten sonra konu ile ilgili yargı kararına kadar verilen tüm beyannamelerin ihtirazi kayıtla verilmesi gerektiğini belirtelim. Elbette çıkmamış candan umut kesilmez. Ancak bu çağrıları yapanların Anayasa Mahkemesinin bu kararlarını okuyarak ona göre bir çıkış yolu göstermeleri halinde bundan tüm mali ve vergi dünyası yararlanmış olacaktır.''