Yabacı ülkelerin Turizm’de bu yıl elde ettikleri kar payları, elde ettikleri ciroları göz kamaştırırken biz yıllardır Tek yetkililik sistemindeki arızaları konuşuyor yazıp çiziyoruz. Bu konu ile ilgili tartışmalar özellikle; ETS’nin sahibinin Bakan olmasından sonra tetiklendi ve zirveye tırmandı.
Peki, yeni mi uyandık! Sanki Tek Yetkililik sistemi Sayın Turizm Bakanı ile birlikte başlamış ve sanki bu yetkiyi Sn. Bakan sadece kendi acentası için kullanıyor. Günlerdir konuşuluyor, yazılıyor-çiziliyor Tek Yetkililik meselesi. Konuşanlar, Şikayetçi olanlar kim? derseniz, Yine tek yetkililer!
Benim burada amacım ne ETS’yi nede Sn. Bakanı savunmak değil elbette. Ama bir kaç gündür öyle bir algı oluştu ki; sanki bu sorunun nedeni Sn. Bakan ve ETS’dir.
Bu mesele yıllardır konuşulur. Kimileri bunun çok yararlı olduğunu söylerler kimileri ise yararsız. Yararlı olduğunu söyleyenler bulunduğu lokasyonda maddi manevi güçlü olan acenta ve ön ödemelerini yani çeklerini alıp kasasına koyan otelciler. Yararsız bulanlar ise bu pastadan umduğunu bulamayanlar ve otel satışları düşük olan işletmeler.
Bana sorarsanız turizmin baş belasıdır bu sistem. Zaman zaman otelciyi zor durumda bırakır, zaman zaman Tek Yetkili olanı.
Ben neden istemezdim mesela bu ‘Tek Yetkili’ acenteyi?
Dedim ya, oteli zaman zaman zor duruma sokabiliyor. Tek yetkili olan işletme eğer istenilen satışı yapamazsa eliniz kolunuz bağlanır. Bu Tek yetkili olan işletme genel olarak lokasyona göre maddi manevi en güçlü olan acentalardır. Dolayısıyla sadece sizin otelinizin Tek Yetkili satıcısı değildir. Tatilcilerin talepleri bir başka otele yoğunluk gösterince senin odaların boş kalır. Belli bir miktarda boş-dolu anlaşması yapmış olabilirsiniz ama bu belli miktardaki miktar sizi kurtarmaz. Sezon başı ödenen çeklerin bir kısmını teminat çeki olarak aldığınızdan kullanamazsınız da. Oteli de dolduramayınca ‘satış müdürü’ işi yapamıyor olur ve fatura Satış Müdürüne kesilir. Tek yetkili acenta size vaat ettiği doluluğu gerçekleştiremezse, siz çareler üretmek zorunda kalırsınız. Sezon ortalarındaki kampanyaların, promosyonların nedeni çoğunlukla budur.
Diğer yandan Tek Yetkililik anlaşması yapamamış olan acentalar ya da tur operatörleri sezonda maddi konuda çok zorlanırlar. Onlarda anlaşmanın dışında kaldıklarından faturayı yine satış müdürlerine keserler. Tatil köylerinin veya butik otellerin son yıllarda revaçta olmasının sebeplerinden biri budur. Bir tek acenta büyük otelleri satarken, yüzlerce küçük acentalar da butik otelleri, tatil köylerini, kültür turlarını satmaya başlar. İşin içine kampanyalar, promosyonlar, reklam ve tanıtım broşürleri de girince pek bir şey kazanamazsınız doğal olarak.
Şimdilerde bir çok acenta ETS’den ve ETS’nin sahibi olan sayın Bakandan şikayetçi.
Yani gelinen olumsuz sonuçlar neticesinde ve bu paradox’dan sadece ETS mi suçlu?
Elbette değil.
Bu feryatlar geç kalınmış feryatlardır. Çünkü bu sistem çok uzun zamandan beri var ve kimse bunu çözmek için uğraşmadı. Güçlü işletmeler her şekilde işlerini yürüttüğü için, güçsüz olan ve Tek Yetkililik anlaşması yapamayanlarsa günü kurtardıkları için sesleri çıkmadı. Geçen yazımda değinmiştim.
Yüzde 100 doluluk bir işletme için yeterli değil. Çünkü istenilen ücrete satamıyorsunuz. Konaklamayı 5’e değil bunun yarısına satıyorsunuz, gelen turistte beklenildiği gibi harcama yapmıyor. Dolayısıyla doluluğu yakalıyor ama para kazanamıyorsunuz. Önceden pastadan herkese bir miktar pay düşüyordu. Fakat şimdi o düşen pay yetmiyor. Gelir gideri karşılamıyor. Bu durumda da güçlü olan, Tek Yetkililik anlaşmasının yelpazesini genişleterek ‘sürümden’ kazanma planları yapmak zorunda kalıyor, büyük otellerin hepsini alıyor ve geri kalanların satış yapma şanslarını bitiriyor.
Burada suç yada hata aranacaksa, sistemin kendisidir sorun olan. Sayın Bakan ve ETS’si sadece konjektöre uyarak işlerini daha iyi yapmaya ve yürütmeye çalışıyor. Her işletmenin yapması gerektiği gibi ayakta kalmaya çalışıyor.
Bunun için ETS ile ya da sayın Bakan ile değil, Tek Yetkililik sistemiyle mücadele etmek, daha yürütülebilir bir sistem oluşturmak gerekir.
Ortak bir akılla yeni bir sistem geliştirebilirmiyiz? Sanırım bunuda önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
İbrahim İNAK
Peki, yeni mi uyandık! Sanki Tek Yetkililik sistemi Sayın Turizm Bakanı ile birlikte başlamış ve sanki bu yetkiyi Sn. Bakan sadece kendi acentası için kullanıyor. Günlerdir konuşuluyor, yazılıyor-çiziliyor Tek Yetkililik meselesi. Konuşanlar, Şikayetçi olanlar kim? derseniz, Yine tek yetkililer!
Benim burada amacım ne ETS’yi nede Sn. Bakanı savunmak değil elbette. Ama bir kaç gündür öyle bir algı oluştu ki; sanki bu sorunun nedeni Sn. Bakan ve ETS’dir.
Bu mesele yıllardır konuşulur. Kimileri bunun çok yararlı olduğunu söylerler kimileri ise yararsız. Yararlı olduğunu söyleyenler bulunduğu lokasyonda maddi manevi güçlü olan acenta ve ön ödemelerini yani çeklerini alıp kasasına koyan otelciler. Yararsız bulanlar ise bu pastadan umduğunu bulamayanlar ve otel satışları düşük olan işletmeler.
Bana sorarsanız turizmin baş belasıdır bu sistem. Zaman zaman otelciyi zor durumda bırakır, zaman zaman Tek Yetkili olanı.
Ben neden istemezdim mesela bu ‘Tek Yetkili’ acenteyi?
Dedim ya, oteli zaman zaman zor duruma sokabiliyor. Tek yetkili olan işletme eğer istenilen satışı yapamazsa eliniz kolunuz bağlanır. Bu Tek yetkili olan işletme genel olarak lokasyona göre maddi manevi en güçlü olan acentalardır. Dolayısıyla sadece sizin otelinizin Tek Yetkili satıcısı değildir. Tatilcilerin talepleri bir başka otele yoğunluk gösterince senin odaların boş kalır. Belli bir miktarda boş-dolu anlaşması yapmış olabilirsiniz ama bu belli miktardaki miktar sizi kurtarmaz. Sezon başı ödenen çeklerin bir kısmını teminat çeki olarak aldığınızdan kullanamazsınız da. Oteli de dolduramayınca ‘satış müdürü’ işi yapamıyor olur ve fatura Satış Müdürüne kesilir. Tek yetkili acenta size vaat ettiği doluluğu gerçekleştiremezse, siz çareler üretmek zorunda kalırsınız. Sezon ortalarındaki kampanyaların, promosyonların nedeni çoğunlukla budur.
Diğer yandan Tek Yetkililik anlaşması yapamamış olan acentalar ya da tur operatörleri sezonda maddi konuda çok zorlanırlar. Onlarda anlaşmanın dışında kaldıklarından faturayı yine satış müdürlerine keserler. Tatil köylerinin veya butik otellerin son yıllarda revaçta olmasının sebeplerinden biri budur. Bir tek acenta büyük otelleri satarken, yüzlerce küçük acentalar da butik otelleri, tatil köylerini, kültür turlarını satmaya başlar. İşin içine kampanyalar, promosyonlar, reklam ve tanıtım broşürleri de girince pek bir şey kazanamazsınız doğal olarak.
Şimdilerde bir çok acenta ETS’den ve ETS’nin sahibi olan sayın Bakandan şikayetçi.
Yani gelinen olumsuz sonuçlar neticesinde ve bu paradox’dan sadece ETS mi suçlu?
Elbette değil.
Bu feryatlar geç kalınmış feryatlardır. Çünkü bu sistem çok uzun zamandan beri var ve kimse bunu çözmek için uğraşmadı. Güçlü işletmeler her şekilde işlerini yürüttüğü için, güçsüz olan ve Tek Yetkililik anlaşması yapamayanlarsa günü kurtardıkları için sesleri çıkmadı. Geçen yazımda değinmiştim.
Yüzde 100 doluluk bir işletme için yeterli değil. Çünkü istenilen ücrete satamıyorsunuz. Konaklamayı 5’e değil bunun yarısına satıyorsunuz, gelen turistte beklenildiği gibi harcama yapmıyor. Dolayısıyla doluluğu yakalıyor ama para kazanamıyorsunuz. Önceden pastadan herkese bir miktar pay düşüyordu. Fakat şimdi o düşen pay yetmiyor. Gelir gideri karşılamıyor. Bu durumda da güçlü olan, Tek Yetkililik anlaşmasının yelpazesini genişleterek ‘sürümden’ kazanma planları yapmak zorunda kalıyor, büyük otellerin hepsini alıyor ve geri kalanların satış yapma şanslarını bitiriyor.
Burada suç yada hata aranacaksa, sistemin kendisidir sorun olan. Sayın Bakan ve ETS’si sadece konjektöre uyarak işlerini daha iyi yapmaya ve yürütmeye çalışıyor. Her işletmenin yapması gerektiği gibi ayakta kalmaya çalışıyor.
Bunun için ETS ile ya da sayın Bakan ile değil, Tek Yetkililik sistemiyle mücadele etmek, daha yürütülebilir bir sistem oluşturmak gerekir.
Ortak bir akılla yeni bir sistem geliştirebilirmiyiz? Sanırım bunuda önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
İbrahim İNAK