1958 yılında kurulan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün (DKPMG) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kapatılacağı belirtildi.
45'i milli park, 30'u tabiat koruma alanı, 81'i yaban hayatı geliştirme sahası olmak üzere toplam alanı 3.2 milyon hektarı aşan 598 koruma alanını yöneten Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Milli Parklar Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde daire başkanlıkları olarak dağıtılacak.
1958 yılından bu yana çeşitli bakanlıkların bünyesinde hizmet veren Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, başta Milli Parklar, Tabiat Parkları, sulak alanlar ve yaban hayvanlarının korunmasından sorumlu aynı zamanda Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğinin korunması için çalışmalar yürütüyor. Doğa koruma konusunda yetiştirdiği uzman kadrolarıyla önemli bir bilgi birikimine sahip olan DKMPGM, Türkiye'nin de imzalayadığı UNESCO, RAMSAR ve Barselona sözleşmeleri ile GEF (Küresel Çevre Fonu) gibi projelerin yükümlülüklerini de Türkiye adına yürütüyor.
DKMPGM'nin kapatılmaması için çağrı yapan ve "Daha etkili doğa koruma için daha güçlü kurumsal yapı istiyoruz" başlıklı bir bildiri yayınayan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi tarafından yayınlanan bildiri şu şekilde:
"Cumhurbaşkanlığı Makamına onaylanmak üzere sunulan Kararname Taslağı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün kapatılarak Orman Genel Müdürlüğü altında daire başkanlıkları olarak yeniden düzenlenmek istendiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Yeryüzündeki en önemli 7 gen merkezinden biri olarak bilinen Türkiye biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkesidir. Stratejik konumu ile Türkiye çok sayıda türün varlığını sürdürebilmesi bakımından anahtar ülke konumundadır. Bu nedenle Türkiye’nin doğa koruma alanındaki sorumluluğu herhangi bir ülkeninkinden daha fazladır. Bu zenginliğin korunması için toplam alanı 3,2 milyon hektarı aşan ve aralarında milli parkların da bulunduğu 598 koruma alanı ilan edilmiştir. 1982 yılında bugün olduğu üzere Tarım Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesini takiben bu Genel Müdürlük kapatılmış ve Orman Genel Müdürlüğü altında Milli Parklar Daire Başkanlığı olarak düzenlenmiştir. Kurumun Genel Müdürlük düzeyinden Daire Başkanlığı düzeyine indirildiği bu dönem Türkiye doğa koruma tarihinin en etkisiz olduğu dönemlerden biri olarak hala anılmaktadır. Nitekim 1991 yılında bu birim tekrar Genel Müdürlük düzeyine yükseltilmiştir.
Yıllardır, doğa korumayla ilgili daha güçlü bir yapının oluşturulması beklenirken daha önce denenen ve doğa koruma adına çok başarısız olan bu yapıya yeniden dönülmesi ülkemiz doğasına yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır. Çünkü doğa koruma orman alanlarının dışında sulak alanları, bozkırları, denizleri ve bu yaşam ortamlarında varlıklarını sürdürmeye çalışan tüm canlıları kapsamaktadır. Bu değişiklik ülkemiz doğasının korunmasını zaafa düşürecek, uluslararası platformda ülkemizin itibar kaybetmesine, AB katılım sürecindeki görüşmelerde ülkemizin elinin zayıflamasına sebep olacaktır.
Bu kapsamda önerimiz;
Doğa korumanın daire başkanlıkları düzeyinde farklı birimler tarafından ele alınmasından ziyade tek ve güçlü bir kurumsal yapı altında toplanması; bu amaçla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile halen Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün birleştirilmesi, Birleşmenin ardından günümüz ihtiyaçlarına cevap veren bir çerçeve doğa koruma yasasının çıkarılmasıdır.
Bu bağlamda diğer önerimiz yapılacak kurumsal değişikliklerin uzun vadeli çözüm oluşturacak ve küresel gelişmelere uyumlu olarak yapılmasına yönelik kapsamlı bir çalışma doğrultusunda şekillendirilmesidir. Biz aşağıda imzası bulunan Sivil Toplum Kuruluşları bu yönde yapılacak çalışmalara her türlü katkı ve desteği vermeye hazır olduğumuzu bildirmek isteriz."
45'i milli park, 30'u tabiat koruma alanı, 81'i yaban hayatı geliştirme sahası olmak üzere toplam alanı 3.2 milyon hektarı aşan 598 koruma alanını yöneten Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Milli Parklar Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde daire başkanlıkları olarak dağıtılacak.
1958 yılından bu yana çeşitli bakanlıkların bünyesinde hizmet veren Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, başta Milli Parklar, Tabiat Parkları, sulak alanlar ve yaban hayvanlarının korunmasından sorumlu aynı zamanda Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğinin korunması için çalışmalar yürütüyor. Doğa koruma konusunda yetiştirdiği uzman kadrolarıyla önemli bir bilgi birikimine sahip olan DKMPGM, Türkiye'nin de imzalayadığı UNESCO, RAMSAR ve Barselona sözleşmeleri ile GEF (Küresel Çevre Fonu) gibi projelerin yükümlülüklerini de Türkiye adına yürütüyor.
DKMPGM'nin kapatılmaması için çağrı yapan ve "Daha etkili doğa koruma için daha güçlü kurumsal yapı istiyoruz" başlıklı bir bildiri yayınayan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi tarafından yayınlanan bildiri şu şekilde:
"Cumhurbaşkanlığı Makamına onaylanmak üzere sunulan Kararname Taslağı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün kapatılarak Orman Genel Müdürlüğü altında daire başkanlıkları olarak yeniden düzenlenmek istendiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Yeryüzündeki en önemli 7 gen merkezinden biri olarak bilinen Türkiye biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkesidir. Stratejik konumu ile Türkiye çok sayıda türün varlığını sürdürebilmesi bakımından anahtar ülke konumundadır. Bu nedenle Türkiye’nin doğa koruma alanındaki sorumluluğu herhangi bir ülkeninkinden daha fazladır. Bu zenginliğin korunması için toplam alanı 3,2 milyon hektarı aşan ve aralarında milli parkların da bulunduğu 598 koruma alanı ilan edilmiştir. 1982 yılında bugün olduğu üzere Tarım Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesini takiben bu Genel Müdürlük kapatılmış ve Orman Genel Müdürlüğü altında Milli Parklar Daire Başkanlığı olarak düzenlenmiştir. Kurumun Genel Müdürlük düzeyinden Daire Başkanlığı düzeyine indirildiği bu dönem Türkiye doğa koruma tarihinin en etkisiz olduğu dönemlerden biri olarak hala anılmaktadır. Nitekim 1991 yılında bu birim tekrar Genel Müdürlük düzeyine yükseltilmiştir.
Yıllardır, doğa korumayla ilgili daha güçlü bir yapının oluşturulması beklenirken daha önce denenen ve doğa koruma adına çok başarısız olan bu yapıya yeniden dönülmesi ülkemiz doğasına yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır. Çünkü doğa koruma orman alanlarının dışında sulak alanları, bozkırları, denizleri ve bu yaşam ortamlarında varlıklarını sürdürmeye çalışan tüm canlıları kapsamaktadır. Bu değişiklik ülkemiz doğasının korunmasını zaafa düşürecek, uluslararası platformda ülkemizin itibar kaybetmesine, AB katılım sürecindeki görüşmelerde ülkemizin elinin zayıflamasına sebep olacaktır.
Bu kapsamda önerimiz;
Doğa korumanın daire başkanlıkları düzeyinde farklı birimler tarafından ele alınmasından ziyade tek ve güçlü bir kurumsal yapı altında toplanması; bu amaçla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile halen Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün birleştirilmesi, Birleşmenin ardından günümüz ihtiyaçlarına cevap veren bir çerçeve doğa koruma yasasının çıkarılmasıdır.
Bu bağlamda diğer önerimiz yapılacak kurumsal değişikliklerin uzun vadeli çözüm oluşturacak ve küresel gelişmelere uyumlu olarak yapılmasına yönelik kapsamlı bir çalışma doğrultusunda şekillendirilmesidir. Biz aşağıda imzası bulunan Sivil Toplum Kuruluşları bu yönde yapılacak çalışmalara her türlü katkı ve desteği vermeye hazır olduğumuzu bildirmek isteriz."