Mevsimlik işçi denince toplumumuzda; ırgat veya amele algılanıyor. Yani tarlada çapa vuran pamuk, pancar toplayan işçiler. Eskiden bunun adı ırgattı sonra amele oldu iki terimi kullananlarda oldu elbette ama çağ atladık! Artık Mevsimlik işçi diyoruz... Hani sanki daha havalı gibi geliyor kulağa!
Turizm sektörü de mevsimlik işçilerin bol sayıda bulunduğu bir alan. Bazıları abartarak bacasız fabrika deseler de çalışanlar için bu böyle havalı bir şey değil.
Meslek sorulduğunda Turizmci yazarlar hep. Kimse garson, resepsiyonist, halkla ilişkiler ya da kat hizmetleri görevlisiyim yazmaz forumlara. Oysa Turizm Meslek Okulları aşçılık, ön büro, yiyecek içecek vs. gibi bölümlere ayrılarak eğitim verir. Meslek değilse eğer bu bölümler, okullar neden ‘Meslek Okulu’dur?..
Sektörde çalışan ‘mevsimlik işçiler’ için sıkıntılı aylar başlayacak. Kimisi bulabilirse kış turizmi yapan işletmelerde yeni bir iş arayışına girecek, kimisi diğer sektörlerde yapabileceği her işin peşinden koşacak. Dışarıdan bakınca o havalı, gösterişli, şatafatlı, eğlenceli gibi gözüken Turizm Sektörü çalışanlarının hali böyle maalesef.
Hal böyle iken, onca dernekler, kurumlar ve bakanlık bu yönde çalışmalar yapsada yetersiz kalıyor ve turizm sektörünün büyük bir bölümünü ‘mevsimlik iş’ olma statüsünden çıkaramıyor. Buna karşın sektöre alakasız, yani turizmci olmayan işçiler alarak sektörün iş olanakları emek verenler için çıkmaz bir duruma giriyor. Turizm okullarından mezun olanların çoğu 1 ya da 2 yıl içinde sektörde kendine yer bulamamışsa başka mesleklere yöneliyorlar. Oysa; sektörün ihtiyaç kapasitesi göz önünde bulundurularak, Turizm okullarına kontenjanlı girişler alınsa ve her yıl mezun olacak yeni turizmcileri dengelesek sanırım çok büyük bir işsizlik oranını engellemiş oluruz. Bakanlığın ve sektör ileri gelen kuruluşların bu yönde herhangi bir çalışma yapmaması ya da bu doğrultuda girişimlerde bulunmaması Turizmde mevsimlik işsiz işçilerin sayısı her yıla oranla kat be kat artmaktadır.
Ülkemizin kültür zenginliğini göz önünde bulundurursak; sadece bir ili yada bölgeyi ‘Turizm Merkezi’ ilan edip, tüm tanıtım ve reklam çalışmalarını da bu yönde yapmak ne kadar doğrudur?
Bu ülke de 4 mevsim Turizm pekala yapılabilir, yapılıyor da zaten ama reklam ve tanıtım yetersiz olacak ki; sadece yaz sezonunda turizm gerçek manada yapılıyor. Diğer mevsimler çok sönük ve yetersiz kalıyor. Hem turizm alanını bu şekilde dar alanlara sıkıştırmak hem sektörün ihtiyaç duyduğu çalışan sayısını dengelememek turizmi çıkmaza sokuyor.
Öncelikle Turizm Okullarına alınacak öğrenci sayısı ve sektörün ihtiyaç duyduğu çalışan sayısını orantılamak ve bu yönde ciddi çalışmalar yaparak kontrol altında tutmak gerekiyor. Diğer yandan; turizm alanlarını ve mevsimini kendi elimizle dar alanlara sıkıştırmayacak geniş kapsamlı, her mevsimde ciddi turist çekebileceğimiz çalışmalar yapmak zorundayız. Bunu şimdi yapmazsak, gelecekte mecburen hızlı bir şekilde yapmak zorunda kalacağız. Biz her şeyi geç kalarak ve hızlı bir şekilde yaptığımızdan, planlar projeler tutmuyor, tutturulamıyor. Turizm sektörü her ne kadar kontrollü ve planlı yürüyor gibi görünse de pek öyle olduğunu kimse iddia edemez. En başta; dernekler ya da kurumlar arası bir birlikteliği dahi tam anlamıyla sağlayamıyoruz.
Her zaman iddia ettiğim gibi Turizmde gelen turist sayısıyla başarı yakalamanın yanında turistin getirisinin de hedeflenen planda olması gerekiyor. Eğer kazanç yetersiz ise gelen sayının bir önemi yok...
En çok Rus turistle övünüyoruz ama onlar dahi Türkiye’yi gelebilecekleri ülkeler arasında ilk 10 arasına zar zor sokabiliyorlar. Listede 7. yada 8. sıradayız... zenginlerinin çok azı Türkiye’yi tercih ediyor. Aynı şekilde Avrupa turistleri de öyle.
Kısacası bize gelen ve harcama yapmasını beklediğimiz turist kitleleri artık Türkiye’yi tercih etmiyor. E, yani; Antalya’yı daha kaç defa görmesi gerekiyor ki? Tanıtım ve reklam konusunda Türkiye genelini ön plana çıkarmak gerek, Türkiye, Antalya’dan ibaret değildir; bunu ilk önce Türkiye tanıtımını yapanların ön planda tutması gerekiyor. Şehir otellerimizi ‘iş gezileri oteli’ statüsünden kurtarıp, bulunduğu şehrin kültürel ve tarihsel yönleriyle tanıtmamız gerekiyor. Otel yatırımlarını sadece tek bir bölgeye değil, Türkiye geneline yapılması konusunda teşvik etmek ve bu yönde çalışmaları genişletmek gerekiyor. Sahillerimiz otel adı altında devasa büyüklükte beton yığınlarıyla dolup taşmış ve devam etmekte. Şimdi mevsimlik işçinin aranmadığı aylara giriyoruz.
Demem o ki; Mevsimlik işçinin aranmadığı aylarından bir şekilde kurtulmamız lazım...
İbrahim İNAK