Sevgili okurlarım bu yazımda son günlerde KKTC hükümetinin gündeminde ilk sıralarda yer alan ve hakkında çokça bilgi kirliliği yaratılan Kapalı Maraş mevzusuna belirli bölümler halinde, değinmeye çalışacağım.
Kapalı Maraş Mevzusunun nasıl ortaya çıktığını anlayabilmek için öncelikle Kıbrıs sorununun anlaşılması gerekmektedir. Kıbrıs sorununun geçmişi, Megali-İdea’ya yani "Büyük Ülkü” anlamına gelen bir projeye dayanmakta olup, bu projenin temelinde, İstanbul'un (sözde Konstantinopolis) yeniden merkezi olacağı Bizans-Yunan İmparatorluğu'nun kurulması ve Doğu Roma İmparatorluğunun topraklarının da Yunan Krallığı'na dahil edilmesi düşüncesi yatmaktadır. Bu projeye ilişkin haritada Kıbrıs, Elen topraklarına dahil edilecek adalardan (Ege adaları, Oniki adalar, Girit) yalnızca bir tanesidir. Kurucu Cumhurbaşkanımız merhum Rauf Raif Denktaş’ın “Kıbrıs Girit Olmasın” ikazının temelinde bu gerçek yatmaktadır.
Bugün de Yunan hükümetinin gerek Ege adaları üzerinde gerekse Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile işbirliği içerisinde Kıbrıs üzerinde ve çevresinde hakimiyet kurma çabalarına hepimiz halihazırda tanıklık etmekteyiz. Bugün GKRY, Yunan hükümeti ile işbirliği içerisinde Kıbrıs adası çevresinde tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş ve buralarda uluslararası şirketler aracılığıyla doğalgaz arama çalışmaları yapmaktadır. Sözü fazla uzatmadan konumuzu dönecek olursak İngiliz Hükümeti’nce 1930’lu yıllarda baş edilmesi imkansız iki topluluktan biri olarak nitelendirilen (birincisi şimdiki adıyla ‘İsrail’deki Siyonizm Örgütü ve mensupları) Kıbrıs’taki çoğu Rum halkı’nın savunduğu Enosis fikri ise Megali İdea Projesinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Burada “Enosis”ten kasıt Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesidir. İşte bu hedef doğrultusunda, Yunan Genel Kurmaylığı ve Yunan İstihbarat Dairesi direktifleriyle hareket eden Yunan Cuntası Kıbrıs’a gelerek, Enosis yanlısı Rum Milli Muhafız ordusu askerleri ve terör örgütü EOKA-B mensupları ile birlikte, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetini darbe ile yıkmış ve yönetime el koymuştur. Bu darbe sırasında birçok masum Kıbrıslı Türk’ün yanı sıra Enosis karşıtı olan birçok masum Kıbrıslı Rum’un da katledildiğine dikkat çekmek istiyorum. Söz konusu darbe üzerine Türkiye Cumhuriyeti, garantörlük hakkını kullanarak adadaki mevcut anayasal düzeni yeniden sağlamak maksadıyla adaya Barış Harekatı düzenlemiştir. Harekattan sonra Kıbrıs Rum liderliğiyle yapılan iki toplumun eşitliğine dayalı ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yeniden tesisi teklifleri ise sürekli olarak Kıbrıs Rum liderliğince reddedilmiş ve bugün dahi yapılan müzakerelerden bir sonuç alınamamıştır.
Maraş, Diğer Bilinen Adıyla Varosha
Bölge için kullanılan ‘Varoş’ ismi ilk kez Osmanlı Türkleri tarafından 1571 yılında adanın fethinden sonra kullanılmıştır. Maraş terimi ise Lala Mustafa Paşa ve askerlerinin geldiği Türkiye’deki Maraş şehrimizden gelmektedir.
Kapalı Maraş Bölgesi ve Kıbrıs’ta Vakıflar
Kapalı Maraş bölgesi toplam 4895.5.3383 dönümden meydana gelmektedir. Bunun 3402.3.0558’lik kısmı ise Vakıflara aittir. Kapalı Maraş bölgesindeki mülkiyetin çok büyük bir bölümü Abdullah Paşa (mülhak türünden) ve Lala Mustafa Paşa Vakıflarına (mazbut türünden) ayrıca Maraş (Kapalı ve Aşağı Maraş) bölgesinin en büyük arazi kesimini meydana getiren Tekke (Tekkelita) Vakfına aittir.
Vakıf Mallarının Tasarrufu ve Ahkam-ül Evkaf’ın Geçerliliği
Vakıf malları, Ahkamül Evkaf adlı yasa nezdindeki prensiplerle yönetilirdi. Ahkam-ül Evkaf’a göre vakıf malı kabaca Allah rızası için hibe edilen, toplumun fayda ve kazanç sağlaması için kullanımına sunulan belirli bir taşınmaza veya mala verilen ad olup, söz konusu taşınmazın veya malın esas ve nihai sahibi Yüce Allah-ü Teala’dır. Kul, onu muhafaza etmekle mükelleftir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında mazbut vakfın tevliyeti yani vakıf mala bakma, onunla ilgilenme vazifesi, vakfiyede adı geçen ve vakfedenin soyundan gelen şahsa ait olmakla birlikte idaresi ve yönetimi Evkaf-ı Hümayun Nezaretine aittir. Mülhak vakıf ise doğrudan Evkaf-ı Hümayun Nezaretinin ilgisinde olup, vakfiyede belirtilen şartlara göre Evkaf-ı Hümayun Nezareti tarafından idare edilmektedir.
Osmanlı İmparatorluğunun fethinden sonra adada, Kıbrıs’taki vakıf mallarının idaresi ile ilgili olarak İstanbul’daki merkeze bağlı olan Vakıflar İdaresi tesis edilmiştir. Evkaf İdaresi vakıf mallarını Ahkam-ül Evkaf’a göre yönetmekte idi.
Kıbrıs’taki vakıf mallarının yalnızca Ahkam-ül Evkaf’a göre yönetilebileceği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 110. Maddesinin 2. bendinin 2. paragrafında teyit edilmektedir. 1907, 1915 ve 1928 yıllarında İngiliz İmparatorluğu’nun çıkardığı emirnameler (Taşınmaz Mal Tescil Yasası, Kıbrıs’taki Müslüman Dini Taşınmaz Mallara İlişkin İmparatorluk Emirnamesi ve İngiliz İmparatorluğu Konsey Kararı) ile 1944 yılında yine İngiliz İmparatorluğu tarafından çıkarılan Vakıf İcarateyn ve Arazi Mevkufe Tahsisat Dönüştürme Yasası tamamen Ahkam-ül Evkaf’a aykırıdır. Öte yandan bu kararlar da kendileri içerisinde çelişkiler teşkil etmektedir. Örneğin Kıbrıs’taki Müslüman Dini Taşınmaz Mallara İlişkin İmparatorluk Emirnamesi, Kıbrıs’taki Müslüman Vakıf Mallarının Ahkam-ül Evkaf’a göre yönetilebileceğini açıkça belirtmektedir.
Vakıf Malları Nasıl Elden Çıkmıştır?
Vakıf Mallarımız, birincisi İngiliz Yönetiminin Kıbrıs’taki Vakıf Mallarının Yönetiminden sorumlu olan iki üyeyi atayarak vakıf mallarının idaresine doğrudan müdahil olması, ikincisi ise 1907 ve 1944 yılında çıkarılan sözde yasalara göre elimizden alınmıştır. Buna göre Müslümanlara ait vakıf malları mevkufe türünden gösterilerek icareteyn kapsamına alınmış, gayri Müslimlere kiraya verilmiş ve on yıl tasarrufunda bulunan kişinin üzerine tapu ettirilmiştir. Halbuki Kapalı Maraş bölgesinde bulunan Lala Mustafa Paşa ve Abdullah Paşa vakıfları, arazi mevkufe türünden değildirler. İkincisi Ahkam-ül Evkaf’a göre vakıf malları devredilemezler, satılamazlar ve değiştirilemezler. Değişim oldukça istisnai durumlarda mümkün olabilir ki bunun usul ve şartları yine Ahkam-ül Evkaf’ta belirlenmiştir. Örneğin vakıf malının istibdal edileceği mülkün mevkii şeref bakımından ilgili vakıf malına ya eşit olması yada daha yüksek olması gerekmektedir. Kaldı ki bir Emlak-ı Humayun’un yani Sultan Emlakinin (vakıf mallarının kurucusu Sultanlardır) başka bir mülk ile değiştirilebilmesi (istibdali) için ayrıca Rey-i Sultan veya Rey-i Hakim dediğimiz Sultan/Padişah onayı veya yargıç kararı gerekmektedir.
İngiliz İdaresi’nin Çıkardığı Tapular Neden Geçersizdir?
İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında yapılan Savunma Anlaşmasının ekinde yer alan konvansiyonun ikinci maddesinde Ahkam-ül Evkafın yürürlükte olduğu ifade edilmektedir. Bu uluslararası antlaşma ile İngiliz İdaresi, resmen Ahkam-ül Evkafı tanımış ve böylelikle Ahkam-ül Evkaf’a aykırı hareket etmenin gayrı yasal ve gayrı hukuki olduğunu kabul etmiştir. Uluslararası anlaşma geçerli olacağından, İmparatorluğun çıkardığı yerel ve birbiri ile çelişkili yasa ve kararnameler geçersizdirler.
Öte yandan Kapalı Maraş’taki vakıf malları mevkufe statüsünde gösterilerek devredilmiştir. Abdullah Paşa Vakfına ve Lala Mustafa Paşa Vakfına ait taşınmaz mallar, mülhak ve mazbut türünden oldukları için arazi-imevkufe ve icaretey-i mevkufe kapsamına giremez, devredilemez ve satılamaz niteliktedirler. Diğer bir olasılık olarak çok istisnai durum gerçekleştiği ve buna istinaden devredildiği öne sürülse dahi devredilen vakıf malının neden, hangi şartlarda ve ne karşılığı istibdal edildiği belirtilmelidir ki bu da İngiliz Yönetiminin “sözde geçerliliğini tanıdığı” Ahkam-ül Evkaf’a uygun gerçekleşmiş olmalıdır. Fakat bu yönde hiçbir kayıt ve belge bulunmamaktadır. Vakıf malları süresizdirler. Dolayısıyla on yıl tasarrufunda kira yolu ile bulundurmuş olduğu gerekçesiyle tasarrufunda bulundurulan özel şahsın veya kurumun veya şirketin üzerine tapu ettirilemezler. Sonuç olarak Kapalı Maraş bölgesindeki vakıf mallarının hukuka aykırı olarak gasp edildiği sonucuna varmak hiç de yanlış olmayacaktır.
Kapalı Maraş Nasıl Kapatıldı?
1974 yılında on bin civarında Kıbrıslı Türk halkı, Gazimağusa Kaleiçi’nde bulunan mazgallarda sıkışıp kalmıştır. Açlığa ve imkansızlıklara karşı yaşam mücadelesi veren halkımıza, emrinde 250 Türk mücahidin de olduğu bir tabur ile birlikte Emekli Kurmay Albay Oğuz Kalelioğlu ulaşmış ve halkımıza gıda ve yaşam malzemesi sağlamıştır. EOKA militanları söz konusu dönemde bugünkü Kapalı Maraş bölgesinde de oldukça yoğun bir biçimde konuşlanmıştı. O bölgede yaşayan Maraş sakinleri, bölgenin EOKA militanlarının yuvası olduğunu bildiğinden, Türk tabur ve mücahidinin Gazimağusa’ya doğru gelmekte olduğunu duyması üzerine kendilerine hiçbir baskı, cebir veya şiddet kullanılmaksızın bölgeyi tamamen kendi iradeleriyle terk etmişlerdir. Gayrı yasal bir biçimde ele geçirilen vakıf taşınmaz mallarının üzerine inşa edilen mülklerin korunması için ise bölge kapatılmıştır.
Kapalı Maraş Nasıl Açılmalı?
Bölge, tamamen KKTC topraklarının sınırları içerisinde yer aldığından, doğal olarak Türk yönetiminde açılmalıdır. Aykırı bir durum, yalnızca Türk topraklarının idaresinin/yönetiminin sorgulanmasına yol açmayacak farklı bölgelerde (Karpaz) benzeri uygulamaların yapılması taleplerine çanak tutacaktır.
Son olarak vakıf malını gasp ederek sözde üstlerine tapu ettiren sakinlere geri dön çağrısında bulunularak, mülklerinin bakım ve onarımını üstlenmeleri, mülklerini çalıştırmaları, ancak Vakıflara da kira bedelini ödemeleri çağrısı yapılması ile ilgili olarak bu durumun BM’nin çıkardığı Maraş kararlarına cevap teşkil edeceğini, ayrıca uluslararası arenada elimizi güçlendireceğini değerlendirmekteyim.
Zaten Kıbrıs Türk ekonomisinin ve toprağının güçlenmesini asla kabul etmeyecek olan GKRY liderliği, Taşınmaz Mal Komisyonu’nda yaptığı gibi vatandaşlarına oldukça zorluk çıkaracak, öte yandan yatırımcılar için ivedi kolaylıklar ve teşvikler sağlayarak GKRY topraklarında kalmalarını sağlayacaktır.